14 Mayıs 2008 Çarşamba

TEŞEKKÜR...

Aşağıdaki harika yazı... 'En anlamlı hediye aşkımdan' başlıklı yazımdan sonra, eşimin sevgili dayısından geldi bana...Çok sevindim, çok memnun oldum...İlgisine ve desteğine çok teşekkürler...
Hayatımızın gerçekleri,ailemizin yaşadıkları... Doğum,yaşam,neşe,ölüm,hüzün...Öyle güzel yazmış ve kurgulamış ki; sizlerle de paylaşmak istedim ve kendisinden de iznini aldım :))

Ey genç bursalı anne; blog içeriğini izledim, Semiha yengene okudum.Sevindik,güldük,üzüldük.
Olcay (aşkın)ın hazırladığı entel sürpriz pek hoşumuza gitti.Onun adam olacağı zaten küçüklüğünden belliydi...Zuzular ne enfes şeyler üretiyorlar! Bizi azıcık otuz kadar yıl öncesine taşıdınız...

''Çok kocaman bir salonda bir gösteri izlen-mekte...Ön sıralarda en küçümenler, arkalara doğru yaşların akışına uyumlanmış tüm tanıdıklar dizi dizi oturmaktalar,kimse en küçük bir ayrıntıyı kaçırmadan izliyor ve alkışlıyor..

Birinci perdenin bir sahnesinde benim bir tiradım var, bir gölgenin salondan çıktığını farkediyorum,babam!!

Bir sahne sonrasında: Olcay ve Yusuf sünnet yatağında yatıyor,aralarında Barış oyuncaklarıyla,yan tarafta canını kurtarmış olmanın keyfi içinde Turgay hınzırca sırıtıyor...Evde herkes mutlu...

Salonun büyük kapısı aralanıyor, annem sendeliyerek çıkıyor... Cahide,Nahit hepimiz şaşkın kalıyoruz öyle..Perde ağır ağır kapanıyor üstümüze...

İkinci perde kalabalık guruplar sahneye geliyor, halk oyunları-halaylar düğün sahneleri oynanıyor giderek kalabalıklaşıyor sahne, oyunlarda Semiha , kardeşleri, Sevgi, kardeşleri, Mustafa,Gürol herkesin rolü var.Salondakiler oyuna bayılmış,alkışlar sürüyor...

Bir ara Semiha nın annesi yorgun, kalkıp salondan çıkacağını işaret ediyor. Behice yenge,Gürol' un annesi elleriyle biz de çıkacağız anlamında elleriyle beklemesini işaret ederken Mustafa nın annesi de katılıyor onlara bir takım halinde yandaki kapıdan usulca çıkıyorlar.Başka gölgeler de görür gibi oluyorum.Bazı erkek izleyiciler de terkediyor...

Bu harika oyunu niçin terkettiklerini anlamak güç doğrusu...

İkinci perdenin bir başka sahnesinde... Küçükler sanki ilköğretim ya da yarısı anaokulu yaşlarında... Ahacık ta sizin zuzular, hem de Ezel Bebe'nin ellerinden tutmuşlar...Tuğçe,Çağlar,Gökay,tüm gençler orta gençler orta saha forvet ordalar. Rontlar oynanıyor...

İki sesli koro yükleniyo; ''daha dün annemizin kollarında...'' O sırada senin annen gülümsüyor...Güçlükle doğrulup diğer yandaki kapıya yöneliyor...Sen bakıyorsun, diğer izleyicilerden de bakanlar var. Anlam veremiyor kimse!!

İkinci perde daha sürüyordu, oyunun en coşkulu anlarıydı, sahnedeki oyuncular uçmaktaydı bu eğlenti içinde.Oyun alabil-diğine renkleniyordu çünkü...

Çocuktu onlar, gençti; yeni bir şarkıya geçtiler; ''benim annem,güzel annem...'' gülüyor sahne-kiler,küçüklerden katıla katıla gülenler var. Öyle 'donup kalan' yok size öyle geliyor...

Arka sıralardan yine arada bir kalkıp terkedenleri görüyorum...

Bu içten, doyumsuz ahenkli ve renkli oyun bırakılır da gidilir mi a gözüm?

Dışarı da, salonun dışında, yaşamın ötesinde...

Anneler bir araya gelmiş tanıdık birinin ''gününe'' gitmeye hazırlanıyorlardı... Arkalarında Babalardan bazılarını seçebiliyordum....Gölgeleri suya düşmüştü...Annelerin gülümsemeleri sıcaktı,içtendi...Onlar birinin 'gününe' gideceklerdi...''


Hüseyin dayı ve Semiha yenge sizi öpüyorlar.

1 yorum:

Elçin dedi ki...

Banucuuuuum ne diyim çok güzel bir yazı, şu an gözyaşlarımı silmekle meşgulüm:((
Harika, harika , harika...
Dayının ellerine sağlık, Allah herkese güzel ve uzun bir ömür nasib etsin