Yazasım hem vaaar, hem yok...
Hem çok güzel şeyler oluyor hayatım da not alınası,paylaşılası...
Hem kalp kırıklıklarım devam ediyor...Bitmedi gitti,kör olası!
Düşünüyorum,düşünüyorum da...Kırılmadık bir şey kalmadı:(
Neyse...
Tarih:28 temmuz 2010 Çarşamba...Küçük adamımın ilk dişi düştü:))
Dün akşam büyük bir cesaret örneği göstererek sallanmakta olan dişini çektim yavaşca...
İçim gitti ama hiç belli etmedim ne oğluma, ne aşkıma...Duygulandık,bakıştık...
Biz bakışırken,elimizden kaptığı gibi götürüp diş kutusuna koydu ilk süt dişini bizim sıpa!:)Şimdi eksik dişiyle gezerken,az daha büyümenin gururuyla, gözlerinin içi gülüyor yavrumun...
Şükür, çok şükür, bin şükür bugünleri gösterene,sizi verene...Şükür yaradanıma..
Gitmeler,gelmeler ve yine gitmelerle dolu,dolu geçen bir hafta...Dostlar sağolsun:)
Arada 'Buz devri 3' ü izledik ailecek sinema da ve biz çocuklardan daha çok güldük:)
Bu aralar Lefhi-Mahfuz'a takılmış durumdayım...Burak Özdemir/Tanrı'nın Doğum Günü...
Güzel gidiyor,keyifli,huzurlu...İşte benim rabbim bu...Budur! dedirten cinsinden...Yazarım bir ara.
Ve bugün öğleden sonra evimizin tam karşısındaki arsaya keşfe geleceğiz dedi büyük adamım;Evde olursan ve istersen eğer izle kocanı? Nının nıııııın!!!Bugünleri de mi görecektim yarabbim?:)Tabi açık alan dimi?Hem yakın,hem uzak? Duruşma salonu gibi değil,beni görüp gülsen de, dikkatin dağılsa da kimse anlamayacak?:)))Çok sevimli bir çakal gördüm sanki?:)))))
(Bu arada başka sefere yakışıklı, ben bugün yokum:)
Hafta sonu yolcuyuz;İstikamet Bandırma...Canım kuzenim orada...Yatılı gidiyoruz bu sefer, muhabbet dertleşme gırla...Öyle çok ihtiyacım var ki dinlemeye,anlatmaya...
Alllaaaaah sabahlar olmasın:))
Ve blogcum...Bu aralar kimselere,gelemiyorum,okuyamıyorum,yorum da yazamıyorum haliyle:(
Vallahi umursamazlıktan,vefasızlıktan değil....Tamamen zamansızlıktan...
Belki uykusuz olduğum?serin bir gecede?....Olmadı dönüşte?
Söz geleceğim herkese,şimdilik affedilmek dileğiyle!
Hadi kaçtım ben ....Herkese keyifli bir hafta sonu ve buz gibi seriin bir dlim karpuz dilerim:)))
SEYİR DEFTERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SEYİR DEFTERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
29 Temmuz 2010 Perşembe
14 Mayıs 2010 Cuma
BU? BU? NEDİR BU?
Bu üzmüş...
Bu çok üzmüş..
Bu sevindirmiş..
Bu kendini okutmuş...
Bu dinletmiş...
Bu hani bana dedirtmiş?
Hayattan ve hatırda kalanlardan kısa bir derleme...Sevinçiyle,hüznüyle,şükrüyle,devam ediyor...
***
Akşama kız-kıza yemeğe gidiyoruz,babalar evde çocuk bakacak...E anneler günümüzü kutlayacağız netekim:P
Yarın; yeni,yeni,yeni????
Ve pazar; kuzuların anaokulunda 'aileler günü' kutlamalarındayız...23 nisan ve Anneler günü için hazırladıkları gösterileri var bizimkilerin:) Bir heyecan,bir heyecan ikisinde de:))
Bu çok üzmüş..
Bu sevindirmiş..
Bu kendini okutmuş...
Bu dinletmiş...
Bu hani bana dedirtmiş?
Bu da yok sana demiş!
Yandakiler ise gülmüş,eğlenmiş...Gülümsemeleri yansımış karşıdakilerine, onları da hem gülümsetip hem şükrettirmiş...
Hayattan ve hatırda kalanlardan kısa bir derleme...
***
Akşama kız-kıza yemeğe gidiyoruz,babalar evde çocuk bakacak...E anneler günümüzü kutlayacağız netekim:P
Yarın; yeni,yeni,yeni????
Ve pazar; kuzuların anaokulunda 'aileler günü' kutlamalarındayız...23 nisan ve Anneler günü için hazırladıkları gösterileri var bizimkilerin:) Bir heyecan,bir heyecan ikisinde de:))
Hayırlı Cumalar,keyifli günler olsun blogcum...
Etiketler:
BUNLARI SEVDİM,
BUNLARI SEVMEDİM,
BURSALI ANNELER,
FOTOĞRAFLARIM,
GÜNCEL,
KİTAP,
MÜZİKLERİM,
SEYİR DEFTERİ,
ZUZULARIM
16 Nisan 2010 Cuma
UYANIN...UYANIN!:)

Bu sabah,kendime -ayna harici de- bakma kararı aldım...
Yani sağlık diyorum sağlık!
Sağlığımla çok ilgiliyimdir?
Her sabah tv'de doktorum'u izleyip;
'hımmm, tabi yaa, cık cık' şeklinde anlatılan konulara eşlik ederim çok güzel?!
Ama icraat yok!.. Tu bu sabah kadar?
Sabah kalktım;şöyle bir işaret parmağı büyüklüğünde zencefili doğradım,doğramadan önce de dur dedim bir tadına bakayıp,patates görünümlü bir şey ne tadı olabilir ki?Küçük bir parça attım ağzıma ama?
Allahım o nasıl acı ?Hemen çıkardım ama yandığımla kaldım:(
Hain zencefil,halbuki kurabiyelerin ne güzel oluyordu?:P
Neyse devam;1 lt suyun içine zencefil,1 kabuklu limon(doğranmış)atttım ,kaynattım,süzdüm bardağa onun içine de 1 tatlı kaşığı -artık ne kadar saf bulabilirseniz-saf bal...İçtim?
Bu arada bu karışım,vücutta detoks etkisi yapıp,hücre yenilenmesini sağlıyormuş...Tabii içebilene:(
Muhtemelen içende,bulantıdan çıkaracağı için tertemiz olur içi...Böögghh:(((
Neyse konu iyice çirkinleşmeden önemle bildiririm ki;bu yazdığım tarifi,hamileler içmesin (çocuk annesini sevsin),başka önemli bir rahatsızlığınız varsa eğer o zaman da içmeyin neme lazım?Allah korusun?
Sonuçta -ben bilmem, Link'im bilir:P- Bknz: TIK.
Benim öksürüğüm de vardı...Hesapta bir taşla iki kuş vuracaktım...Hani zencefil+bal vs...
Hem öksürüğümü iyi edecek hem de pırıl pırıl olacaktım,ama olmadı...
Hımmm...Çok 'zihni sinir' gördüm kendimi:P
Offf konu çok uzadı değil mi? Baydım mı? Baymayayım...
Çünkü ben bayan değil bir kadın'ım...Bayan olmayan kadınlardansanız TIK
Çok şükür havalar düzeldi gibi....
Yok, yok kesin düzeldi çünkü dün bir ara eni konu ısındığımı hissettim:)
Dün demişken;Malum Perşembeydi ve gereği yerine getirildi;
'Çok film hareketler bunlar'izlenildi, gülündü...
Ardından;iki lafın beli büküldü,eğildi hatta devrildi?
İyi geldi çok iyi,iyi...
Ama
Benim hala gidesim var?:P
Aramızda kalsın da, 23 Nisan'da bir kaçamak yapabileceğiz gibi görünüyor.Kısmet bakalım?:)
Geçen gün yine-5 senedir büyük bir sabır örneği göstererek yaptığım gibi-çocukların oyuncaklarını toplayıp ayıkladım...
Cok fazla oyuncağımız var ve ben hep veriyorum?Azalacağına çoğalıyorlar gün be gün!
Bu durumdan çocuklar çok mutlu ama ya ben?!Ya benim emeklerim?:P
Dikkat dikkat ;İkinci bir emre kadar oyuncak alımları durdurulmuştur...Oyuncak alıp yavruyu sevindirmek isteyenlerin tercihlerini kıyafetten yana kullanmaları önemle rica olunur...Çok hızlı büyüyorlar bizim sıpalar:)))
(Eşe,dosta haber olunur:P)
Kızımı özledim...Daha ayrılalı 3 saat oluyor ama özledim...
Elimde yeni kitabım;
Şebnem Pişkin'den İSRAFİL'İN AYNASI;
"Elementtim öldüm, bir bitki oldum; bitkiydim öldüm, bir hayvan oldum, hayvanken öldüm, bir insan oldum"
Ve ruh, yedi kat yukarı göklerdeki tahtını bırakır da aşağılara, hem de ta aşağılara inmeye gönüllü olur.
"İsrafil'in Aynası" ruhun ezelde başlamış olan serüveninin hikâyesidir.
Ruh halden hale geçer, insan kisvesine bürünür ve Aşk'ı aramaya başlar. Yüce Yaratıcı bir nefes üfler, bir su damlası akar ve okyanuslara karışır. Bir kuş kanat çırpar ve dünyada yaşam başlar. Rüzgâr, bulutu sürükler ve bulut gökkuşağının içinden geçer. Kırmızı bir damla düşer gökten, kan olup bedene girer.
İsrafil borusunu çalar ve tüm insanlar uyanırlar.
İsrafil'in Aynası,
hayatta eğilip bükülmeden, "elif" gibi dosdoğru olmanın romanıdır.
Mest oluyorum okurken mest:)
E tabii ki oğlumu da özlüyorum(ikiz vicdan araya girmesen olmazdı zaten:)
Bir de havalar ısındıya giydiler kısa kolluları çıktı ortaya kolaar bacaklar öyle tombik tombik....Offf ısır ısır:))
Akşama Lost var...Seviyorum Lostilerimizi:)
Amma da yazdım...Şimdi çıkıyorum...
Koca bey'le evimize gideceğiz kapıları takmışlar sende gel gör dedi:)
Güzel bir hafta sonu olsun hepimize...
Hadi kaçtım...Mutlu kalın!:)
Etiketler:
BUNLARI SEVDİM,
DOSTLAR,
GÜNLÜK,
İÇ SES,
KİTAP,
SEYİR DEFTERİ
6 Nisan 2010 Salı
MUTLULUK ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER...
Yaşadıklarımız,yaşayacaklarımızın habercisidir...
Cumartesi günü,benim gibi ikiz annesi olan arkadaşlarımla buluştuk.5 anne ve 11 çocuk şeklindeki curcunalı kahvaltı keyfimiz görülmeye değerdi.(Esra'cığım bir kere daha tşk.ler:)
ikiz kardeşliği,rekabeti,kavgaları,birbirlerini kollamaları vs ,konularda konuşurken bir kere daha anladım ki;insanı en iyi aynı yollardan geçenler anlıyor.Öyle bir ruh halindeyiz ki;her şeyi iki kere yapmaya, iki farklı şekilde düşünmeye,davranmaya öyle alışmışız ki...Normal olan buymuş gibi geliyor:)
Şimdi,''tek çocuk,hiç çocuk'' diyeceğim ve belki bazılarınız alınacak ama üzgünüm,gerçek bu:P
Şaka bir yana deyip durumu toparlamak isterken ben...
'her şakada bir gerçeklik payı vardır' da şu cümleye ekleniverdi birden?:)
Neyse,konu dallanıp budaklanmadan demem o ki;annelik zor zanaat mirim...Rabbim hiç bir anneye evlat acısı göstermesin...Bundan sonra her ayın ilk cmt.günü; 'İyiki ikiziz' gurubu toplanıp faaliyetlerine devam edecek,bu konuda burada bitsin:)

Nicedir yazmamıştım ama hatırlarsanız bizim bir aşkı koruma ve kollama çalışmalarımız vardı...Uzun zamandır baş başa kalmamıştık eşimle...Aslında kalmıştıkta kışın karası,soğuğu derken, avm'lere hapsetmiştik kendimizi...
Neyse;Hava güzel;gün bugündür dedik çıktık evden,çocuklar evde sm ve gizoş ile keyifte...Ama laf olsun diye değil gerçekten keyifteler zira hafta içi 5 gün okula gidince evde kalmayı ve oyuncakları ile oynamayı özlüyorlar benim zuzularım.Eh gizoş ablaları da var bir de:))
Ve biz öyle bir pazar geçirdik ki; Fefkaladenin fevkinde ?...
Öğlen 12'den akşam 5'e :)
Fonda yunan ezgileri, yanında rakı,balık,deniz,meze...
Konuştuk...Uzuuun uzun...Anlattık,dinledik...
Eee ne var bunda? demeyin... Konuşmak önemlidir,geçen onca yıldan sonra hele ve hele ki bu iki konuşan insan evliyse?:))
Hani öyledir ya; Erkek avcıdır,kadın avdır..(Ya da tam tersi de vardır?) Her türlü uğraş sahip olana kadardır...
Sonra bir rahatlık gelir kişilere,atılan o imza belki de ileri yıllardaki sessiz sohbetlerin gizli bir anlaşmasıdır?:)
Tamam o kadar öldürmeyeyim ama demem o ki;paylaşım iyidir,insana kendini iyi hissettirir,ne kadar tanıdım ben seni desen de, farklı bir yüzünü görürüsün sevdiceğinin,farklı bir düşüncesine aşık olursun yeniden..Yani;Seversin yine yeni yeniden:)
Ve elbette çocuklar olmadan yenilen sakiiin yemekleri ve yapılan -gerçek sohbetleri- de özlemişsindir...
Peki gerçek sohbet nedir?
Kuştan, böcekten,en çok büyüten besinlerden,uzayıp giden oyuncak listelerinden,bana şunu, şunu dedi,bunu bunu yaptı şikayetlerinden,onu yiyeceğim bunu yemeyeceğim kaprislerinden,bitip tükenmek bilmeyen soru cümlelerinden yoksun olan konuşma biçimlerine gerçek sohbet denir:)))
Tamam çocuklarımızla geçirdiğimiz o anlar da çok keyifli ama 'menim özüm'arada bir '''esssss''' vermek istiyor:)))O 'esss'in tadı da en güzel baş başa kalınca çıkıyor...
Aşktan,meşkten,hayattan,ölümden...İnsan ilişkilerinden,eskilerden,yenilerden...
Çocuklarımızdan konuştuk sonra,canlarımızdan...
Fallar baktık birbirimize ciddi,ciddi:P
Kahve telvelerin de hayallerimizi aradık sonra...
Hayalleri değil belki ama ;
Kalp altında iki kişi gördük sarmaş dolaş:)Bir de baykuş gördüm ben ortada, bilge muhabbetlerimizin simgesi...Sondaki de bir kaç minik serçeydi sanki.
Kadehleri tokuşturduk,elleri buluşturduk,sorduk soruşturduk aşkı,cevabı kalbimizde bulduk:)
Şimdi....Bildiğini biliyorum ama yine de duy istedim;Çok seviyorum seni evimin beyi:))
İki de film var notunu düşeceğim;
İlk'i 'Neşeli Hayat' ki bence;'eh işte'ydi...
Diğeri de''Deli Deli Olma''Tarik Akan ve Şeref sezer'in başrolünde olduğu,keyifli ve gerçek bir filmdi...
Onu daha çok sevdik..Hala izlemediyseniz öneririm...
Gün içinde yine geleceğim...
Hadi kaçtım...MUTLU KALIN:)
Cumartesi günü,benim gibi ikiz annesi olan arkadaşlarımla buluştuk.5 anne ve 11 çocuk şeklindeki curcunalı kahvaltı keyfimiz görülmeye değerdi.(Esra'cığım bir kere daha tşk.ler:)
ikiz kardeşliği,rekabeti,kavgaları,birbirlerini kollamaları vs ,konularda konuşurken bir kere daha anladım ki;insanı en iyi aynı yollardan geçenler anlıyor.Öyle bir ruh halindeyiz ki;her şeyi iki kere yapmaya, iki farklı şekilde düşünmeye,davranmaya öyle alışmışız ki...Normal olan buymuş gibi geliyor:)
Şimdi,''tek çocuk,hiç çocuk'' diyeceğim ve belki bazılarınız alınacak ama üzgünüm,gerçek bu:P
Şaka bir yana deyip durumu toparlamak isterken ben...
'her şakada bir gerçeklik payı vardır' da şu cümleye ekleniverdi birden?:)
Neyse,konu dallanıp budaklanmadan demem o ki;annelik zor zanaat mirim...Rabbim hiç bir anneye evlat acısı göstermesin...Bundan sonra her ayın ilk cmt.günü; 'İyiki ikiziz' gurubu toplanıp faaliyetlerine devam edecek,bu konuda burada bitsin:)

Nicedir yazmamıştım ama hatırlarsanız bizim bir aşkı koruma ve kollama çalışmalarımız vardı...Uzun zamandır baş başa kalmamıştık eşimle...Aslında kalmıştıkta kışın karası,soğuğu derken, avm'lere hapsetmiştik kendimizi...
Neyse;Hava güzel;gün bugündür dedik çıktık evden,çocuklar evde sm ve gizoş ile keyifte...Ama laf olsun diye değil gerçekten keyifteler zira hafta içi 5 gün okula gidince evde kalmayı ve oyuncakları ile oynamayı özlüyorlar benim zuzularım.Eh gizoş ablaları da var bir de:))
Ve biz öyle bir pazar geçirdik ki; Fefkaladenin fevkinde ?...
Öğlen 12'den akşam 5'e :)
Fonda yunan ezgileri, yanında rakı,balık,deniz,meze...
Konuştuk...Uzuuun uzun...Anlattık,dinledik...
Eee ne var bunda? demeyin... Konuşmak önemlidir,geçen onca yıldan sonra hele ve hele ki bu iki konuşan insan evliyse?:))
Hani öyledir ya; Erkek avcıdır,kadın avdır..(Ya da tam tersi de vardır?) Her türlü uğraş sahip olana kadardır...
Sonra bir rahatlık gelir kişilere,atılan o imza belki de ileri yıllardaki sessiz sohbetlerin gizli bir anlaşmasıdır?:)
Tamam o kadar öldürmeyeyim ama demem o ki;paylaşım iyidir,insana kendini iyi hissettirir,ne kadar tanıdım ben seni desen de, farklı bir yüzünü görürüsün sevdiceğinin,farklı bir düşüncesine aşık olursun yeniden..Yani;Seversin yine yeni yeniden:)
Ve elbette çocuklar olmadan yenilen sakiiin yemekleri ve yapılan -gerçek sohbetleri- de özlemişsindir...
Peki gerçek sohbet nedir?
Kuştan, böcekten,en çok büyüten besinlerden,uzayıp giden oyuncak listelerinden,bana şunu, şunu dedi,bunu bunu yaptı şikayetlerinden,onu yiyeceğim bunu yemeyeceğim kaprislerinden,bitip tükenmek bilmeyen soru cümlelerinden yoksun olan konuşma biçimlerine gerçek sohbet denir:)))
Tamam çocuklarımızla geçirdiğimiz o anlar da çok keyifli ama 'menim özüm'arada bir '''esssss''' vermek istiyor:)))O 'esss'in tadı da en güzel baş başa kalınca çıkıyor...
Aşktan,meşkten,hayattan,ölümden...İnsan ilişkilerinden,eskilerden,yenilerden...
Çocuklarımızdan konuştuk sonra,canlarımızdan...
Fallar baktık birbirimize ciddi,ciddi:P
Kahve telvelerin de hayallerimizi aradık sonra...
Hayalleri değil belki ama ;
Kalp altında iki kişi gördük sarmaş dolaş:)Bir de baykuş gördüm ben ortada, bilge muhabbetlerimizin simgesi...Sondaki de bir kaç minik serçeydi sanki.
Kadehleri tokuşturduk,elleri buluşturduk,sorduk soruşturduk aşkı,cevabı kalbimizde bulduk:)
Şimdi....Bildiğini biliyorum ama yine de duy istedim;Çok seviyorum seni evimin beyi:))
İki de film var notunu düşeceğim;
İlk'i 'Neşeli Hayat' ki bence;'eh işte'ydi...
Diğeri de''Deli Deli Olma''Tarik Akan ve Şeref sezer'in başrolünde olduğu,keyifli ve gerçek bir filmdi...
Onu daha çok sevdik..Hala izlemediyseniz öneririm...
Gün içinde yine geleceğim...
Hadi kaçtım...MUTLU KALIN:)
Etiketler:
ALTIN ANLAR,
AŞKIM,
GÜNLÜK,
İKİZ ANNELERİ,
SEYİR DEFTERİ
11 Mart 2010 Perşembe
SEYİR DEFTERİ& EYVAH,EYVAH...
Arkadaşlarla perşembeleri kültür mantarı günü ilan ettik ya...Bugün de Eyvah Eyvah'ı izledik hep birlikte...
Film tek kelimeyle; HARİKAYDI!:))
Konusuna,oyunculara, en çokta o karışık şiveli konuşmalara bayıldım...
Senden ötürü'ye...
Tamam anlamın da kullanılan;evet'e
Napıyon?'lara:)
H ile başlayan hiç bir kelime yoktu mesela...
Bütün Hayır'lar 'ayır'dı doğal olarak-ki ben hiç sevmem romen ağzını-zaten filmdeki de tam öyle değildi Allahtan?
Bir de oynak bir de:)
Demek ki neymiş istenirse gayet güzel filmler de yapılabiliyormuş...
Bunun için ne küfürlere bulanmaya,ne de kıllara bürünüp ayılaşmaya gerek yokmuş!!!!
Anladınız siz onu; Hani şu malum olmaz olası üçleme!
Hani Recep ile başlıyor- ki nedir şu Recep'lerden çektiğimiz?- diyorum,başka da bir şey demiyorum:P
Neyse,Seyir defterime keyifle eklediğim filmlerden biri oldu sonuçta...Eyvah,Eyvah:)
Tavsiye ediyorum şiddetle!
Filmin fıragmanı için BURAYA bir tık lütfen:)
Koca bey'e Ps:
İçime dert oldu:(
'Ben de geleyim mi?Filmi izler ayrılırım' demiştin...
'Gel tabi hep birlikte izleriz' demiştim ben de ama? Çok ısrar etmedim mi ki? Vazgeçtin ?
Sıralandık salon da arkadaşlarla,yanımda ki koltuk boştu...Sanki senin içinmiş gibi?
Sanki her kahkaham da -keşke gelseydin de benimle gülseydin-in vicdan azabını çekmem için ayrılmış gibi?
Şimdi ey 'koca kişisi' vardır elbet bunun da bir çaresi diyor ve en kısa zaman da birlikte tekrar izlemek için söz veriyorum...
Hatta;Bak şuraya yazıyorum?
Yazdım:P
Film tek kelimeyle; HARİKAYDI!:))
Konusuna,oyunculara, en çokta o karışık şiveli konuşmalara bayıldım...
Senden ötürü'ye...
Tamam anlamın da kullanılan;evet'e
Napıyon?'lara:)
H ile başlayan hiç bir kelime yoktu mesela...
Bütün Hayır'lar 'ayır'dı doğal olarak-ki ben hiç sevmem romen ağzını-zaten filmdeki de tam öyle değildi Allahtan?
Bir de oynak bir de:)
Demek ki neymiş istenirse gayet güzel filmler de yapılabiliyormuş...
Bunun için ne küfürlere bulanmaya,ne de kıllara bürünüp ayılaşmaya gerek yokmuş!!!!
Anladınız siz onu; Hani şu malum olmaz olası üçleme!
Hani Recep ile başlıyor- ki nedir şu Recep'lerden çektiğimiz?- diyorum,başka da bir şey demiyorum:P
Neyse,Seyir defterime keyifle eklediğim filmlerden biri oldu sonuçta...Eyvah,Eyvah:)
Tavsiye ediyorum şiddetle!
Filmin fıragmanı için BURAYA bir tık lütfen:)
Koca bey'e Ps:
İçime dert oldu:(
'Ben de geleyim mi?Filmi izler ayrılırım' demiştin...
'Gel tabi hep birlikte izleriz' demiştim ben de ama? Çok ısrar etmedim mi ki? Vazgeçtin ?
Sıralandık salon da arkadaşlarla,yanımda ki koltuk boştu...Sanki senin içinmiş gibi?
Sanki her kahkaham da -keşke gelseydin de benimle gülseydin-in vicdan azabını çekmem için ayrılmış gibi?
Şimdi ey 'koca kişisi' vardır elbet bunun da bir çaresi diyor ve en kısa zaman da birlikte tekrar izlemek için söz veriyorum...
Hatta;Bak şuraya yazıyorum?
Yazdım:P
Etiketler:
ALTIN ANLAR,
AŞKIM,
BUNLARI SEVDİM,
DOSTLAR,
SEYİR DEFTERİ
9 Mart 2010 Salı
KAYIP????

Az önce Tv'de 10 yaşında kaybolan bir çocuğun haberi vardı...
Ne çok kayıp çocuk var?
Ne çok acılı anne, ne çok acılı aile:(
İnsan düşmanı için bile dilemez...
Anne olan, o harika duyguyu tadan düşünmek bile istemez:(
Hafta sonu 'Cennetimden Bakarken' i izlemiştik...Orada ki bir cümle düştü aklıma;
Henüz, diyordu çocuk; Henüz böyle cinayetler çok sık işlenmiyordu,henüz tecavüzler de yoktu...
Süt kutularının üzerin de kayıp çocukların resimleri yoktu henüz...
.
Türkiyede en son açıklanan kayıp çocuk sayısı;1661!
Yani yavrusunu kaybetmiş 1661 anne demek bu,1661 baba....1661 tarifi imkansız acı:(
Aklıma düştü? Biz de böyle bir uygulama yapılamaz mı acaba?
Bir çok süt firması var,bir çok meyva suyu veya...Hepsi de çocukları, dolayısıyla da anne ve babaları hedef alıyor...
Ya da gazlı içecekler? Hangimizin evine girmiyor ki bu tarz şeyler?
Bütün bir şişeyi de kaplamasın fotoğraflar,bir köşesinde olsun...Ama yeter ki olsun!
1661 çocuktan 61 tanesi bulunsa bile az mı?
Başına gelmeyen anlamaz mı?
Umursamaz mı?
Olmaz mı???????
Etiketler:
BİR ŞEY YAPMALI,
GÜNCEL,
İÇ SES,
SEYİR DEFTERİ
5 Mart 2010 Cuma
SEYİR DEFTERİ;ROMANTİK KOMEDİ ve HOZMO ?

.
-Dün arkadaşlarla sinema keyfi yaptık...
Filmimiz; Romantik Komedi...Gülmek,gülmek ve daha çok gülmek istiyorsanız doğru seçim.Tamam kabul yabancı romantik komediler tadında ve kabul çok güldüğümüzün dışında pek bir şey kalmıyor akıl da ama insan bazen böyle filmler de izlemek istiyor...
Kadınız,romantiğiz ve her daim melakoliğiz netekim,iyi geldi o yüzden:)
Mekan ve müzikler,çekim teknikleri gayet başarılıydı,hiç sıkmıyor izlerken,oyunculuk düzgün,roller uygun.Sonuçta film eleştirmeni değiliz ve hata bulmak için seyretmiyoruz yapılan işi...Ayırdığımız zamana deyip değmediğini düşünürsek,değdi,keyifliydi diyelim,önerelim...
-Geçen hafta içi bir sabah arkadaşlarla uzun bir kahvaltı keyfi,dün film öncesi homini,homini...Ev de zaten, yok hava kapalı,yok çok mutluyum ya da bunalım halleri...
Her koşulda bul bahaneyi; yap sıcak çikolatayı götür sarellaları...
Sonra;komşunun günü? Ye ye de gör gününü!
En sonun da kızımın ozmo(onun deyişiyle Hozmo:)larına kadar düştüm ya?:(
Nasıl olacak bu işler?


Yaşı: Bilinmiyor?
Sağdan ikinci,takım elbiseli ve dişlek olan...
Az önce bu dünyadaki varlığı son buldu...Sessiz çığlıklarının arkasına sakladığı son sözü 'eriyorum' oldu:(
Katil:Kadın
Yaşı:Kadına yaşı sorulmaz!
O sıra da katil;yaptığı işin vicdan azabı içerisinde ve kurban ile aynı kelimeyi kullandığını bilmeden;
'Hemen erisin,erisin ve ne olur yaramasın!'diye düşünmekteydi...
Zira,bu aralar yine ipin ucu kaçmıştı,kaçan ucu hemen yakalamak ve verilen kiloları geri almamak gerekiyordu...
Oysa 'o' alıyordu,veriyordu...Alıyordu,veriyordu...
Ekonomiye can veriyordu:P
Yarın farklı bir sabaha uyanacak,rejime başlayacaktı kesin kararlıydı.
Verdiği karara ve başaracığına olan inancıyla;
'Ölsem de gam yemem' artık diye düşündü;
Çünkü kilo yapıyor ?:P
.
-Ps:Hafta sonu gelinimin doğum günü var ve benim de ona tatlı minik süprizlerim...
O zaman ne yapıyoruz mutfağa doğru yol alıp,ne marifetimiz varsa koyuyoruz ortaya,seçip beğenip alıyoruz...
E haliyle rejim olayımızı da haftaya erteliyoruz...
(Siz Gerçek Kesit'te anlatılanlara ne bakıyorsunuz? Film onlar film:)
Hadi kaçtım;çok ama çok iyi bir hafta sonu olsun hepimize:)
Etiketler:
BUNLARI SEVDİM,
DOSTLAR,
İÇ SES,
SEYİR DEFTERİ
27 Ocak 2010 Çarşamba
Sabahtan beri bir Göksel,bir Manga dinliyoruz-aslında bütün apartman dinliyor:( ?
Düşünüyorum da ne kadar erken yaşta başladık biz 'ooğluuum şunun sesini biraz kıs' demelere??Senden başka ile başlayan,dudaklarımda arzu ile devam eden,beni benimle bırak diye inleyen ama illaki mutluyum artık bir beynim yok ile devam eden çılgın dans partimizden sonra hakikaten beyin bir hoş oldu ben de? Çocuklarımı çok seviyorum elbette ama şu zorunlu tatil günlerin de okullarını da çok sevdiğimi anladım netekim:)
Dün Melis,Duru ve çocuklar hep birlikte sinemaya gittik...Filmimiz Prenses ve Kurbağa...Güzel keyifli bir filmdi...Oğlum sıkılsa da izledi ama kızlar çok beğendi,haliyle prenses olunca:) Hele birbirlerini dürte, dürte bir şeyler konuşup gülüşmeleri vardı ki görülmeye değerdi:)Ben bir tek masaldaki prensesin ten rengine takıldım...Çok sevimli ve güzeldi orası ayrı ama bu ayrıntı ile başkan Obamaya mı yarandı koskoca Waltdisney şimdi? O kısmı anlamlandıramadım?
Bu gün için-şimdilik-bir planımız yok?En azından dışarıda yok...
Evdeyse pişirilecek kurabiyeler,boyanacak taşlar,ütülenecek çamaşırlar ve her daim oyun oynanacak çocuklar....
Pc'de...Birikmiş mailler,blogda okunacak dostlar,yazılacak yorumlar ve cevaplandıralacak MİMler var... (Sevgili Yaşamın Kıyısında ve Kitap Kurdumdan.Öncelikle teşekkür ederim.Geç gördüm ve muhtemel geç cevaplanacak onun için de şimdiden özür dilerim arkadaşlar)
Arada okumaya çalıştığım 'Nü Peride' -ki çok keyifli gidiyor-ve çocuklar için ne zamandır aradığım,D&R'da indirime girdiğini görünce de bütün serisini tamamladığım 'Çıtır Çıtır Felsefe' kitapları var ki ayrı bir yazıyı hakediyorlar...
Dün Fatoşcuğumun sayesin de bir de Ken Robinson'un 'Yaratıcılık aklın sınırlarını aşmak'kitabını öğrendim ve alıncaklar listesin de baş köşeye yerleşti...
Anneyseniz ve benim gibi çocuklarınızın hem eğitimi,hem de mutluluğu sizin için önemliyse lütfen aşağıdaki linki tıklayın...
http://www.vitaminogretmen.com/videolar/video-detay/58/
Şimdilik bu kadar olsun...
Çocukların yan odadan gelen yumuşacık 'anneeciğiiiim' seslenişleri,ince tiz ve kızgın bir ''Anneeeeee hadiii'' şeklini aldı çünkü:)
Ama bu sefer 'ebe' ben olmayacağım:P
Düşünüyorum da ne kadar erken yaşta başladık biz 'ooğluuum şunun sesini biraz kıs' demelere??Senden başka ile başlayan,dudaklarımda arzu ile devam eden,beni benimle bırak diye inleyen ama illaki mutluyum artık bir beynim yok ile devam eden çılgın dans partimizden sonra hakikaten beyin bir hoş oldu ben de? Çocuklarımı çok seviyorum elbette ama şu zorunlu tatil günlerin de okullarını da çok sevdiğimi anladım netekim:)

Bu gün için-şimdilik-bir planımız yok?En azından dışarıda yok...
Evdeyse pişirilecek kurabiyeler,boyanacak taşlar,ütülenecek çamaşırlar ve her daim oyun oynanacak çocuklar....
Pc'de...Birikmiş mailler,blogda okunacak dostlar,yazılacak yorumlar ve cevaplandıralacak MİMler var... (Sevgili Yaşamın Kıyısında ve Kitap Kurdumdan.Öncelikle teşekkür ederim.Geç gördüm ve muhtemel geç cevaplanacak onun için de şimdiden özür dilerim arkadaşlar)
Arada okumaya çalıştığım 'Nü Peride' -ki çok keyifli gidiyor-ve çocuklar için ne zamandır aradığım,D&R'da indirime girdiğini görünce de bütün serisini tamamladığım 'Çıtır Çıtır Felsefe' kitapları var ki ayrı bir yazıyı hakediyorlar...
Dün Fatoşcuğumun sayesin de bir de Ken Robinson'un 'Yaratıcılık aklın sınırlarını aşmak'kitabını öğrendim ve alıncaklar listesin de baş köşeye yerleşti...
Anneyseniz ve benim gibi çocuklarınızın hem eğitimi,hem de mutluluğu sizin için önemliyse lütfen aşağıdaki linki tıklayın...
http://www.vitaminogretmen.com/videolar/video-detay/58/
Şimdilik bu kadar olsun...
Çocukların yan odadan gelen yumuşacık 'anneeciğiiiim' seslenişleri,ince tiz ve kızgın bir ''Anneeeeee hadiii'' şeklini aldı çünkü:)
Ama bu sefer 'ebe' ben olmayacağım:P
25 Ocak 2010 Pazartesi
Şeyh Sadi,''İnsan nedir?''sorusunu çok kısa yanıtlamış;
'Bir kaç damla kan,bin bir endişe...'
Ne kadar da doğru...Hele babacığımın rahatsızlığı gündeme geldiğinden beri endişelerim ve sevdiklerimi kaybetme korkum depreşmişti yine, cuk oldu...
Neyse ki haberler güzel,babam iyi.Bu hafta içi yaptıracağımız bir kaç tetkik var istenen ama genel durum temiz çok şükür:)Geçmiş olsun yorumlarınıza çok teşekkürler....
Sonrasın da, k.validemlerin hacılık mevlidini yaptık...Ben hayırlı gelin olarak:P erken gittim yardıma...Bir yandan muhabbet bir yandan iş derken 5 büyük tavuğu 1 saatte didik,didik ettim pilav için:)-Yani bana uzunca bir süre tavuk eti demeyin?:(-
Mevlid güzeldi,rabbim niyetlerini kabul etsin.Uzun zamandır görmediğim nice tanıdık vardı,özlemişim...
Kar bir yağdı pir yağdı malum...Kar yüzünden pazar günü bizim gurupla yapacağımız brunch'ı ileri bir tarihe attık:(
Buzlanma yüzünden zuzular da şimdilik perşembeye kadar ev de...
Bu da demek oluyor ki;Uzun sabah uykularımız,'ikiz yatak' keyiflerimiz:),el işi faailyetlerimiz,
gülmelerimiz,bağırışlarımız ve elbetteki kavgalarımız bizi bekliyor...
Kocabey ayrı alem?Devri alem?:)Muhabbette,tatlı ufak atışmalar da, aşk da, meşk de devam.
Ve bu aralar niyeyse daha bir sevesim var kendisini?:P (Anladın sen onu:)
En son -nihayet-''Zaman Yolcusunun Karısı''nı izledik...
Konu ilginç; Zamanda isteği dışında yolculuklar yapan bir adam ve onun bu halini bildiği halde onu seven,evlenen ve her kayboluşunda bazen günler,bazen de haftalar,aylar boyunca onu bekleyen bir kadın...Üstelik adam bir genç haliyle,bir orta yaşlı haliyle dönüyor karısının yanına...Yani kadın aslında aynı adamla farklı yaşlarında birlikte oluyor.Kocasını kocasıyla aldatıyor gibi garip bir durum anlayacağınız?
Amma velakin zaman yolcusu erkek, yolculukların da bile gide gide yine? ya karısının çocukluğuna ya da genç kızlığına gidiyor?
Film de burada 'Hadi canım sizdeeeeee'dedirtiyor...
Bu yönden tam ;romantik, belki biraz saf ve belki de kendini kandırmak -ya da hadi iyi düşünmek isteyen olsun-kadınlar için yapılmış sanki... Erkek yakışıklı,zaman yolcusu ve her yolculuğunda yine karısının farklı yaşlarına gidiyor?
(Erkek dediğimizde 'Eric Bana'hani şu bandıra, bandıra:P...Tamam kabul bayat ve kötü bir espri ama yapmadan duramadım.Varın gerisini siz düşünün işte:P)
Neyse konu olarak ilginç,keyifli vakit geçirten bir film...Soğuk ve karlı bir kış gecesinde el ele izlenmesi,devamlı el ele durmaktan sıkılınca da omuz baş birleşmesi caizdir:)))
'Bir kaç damla kan,bin bir endişe...'
Ne kadar da doğru...Hele babacığımın rahatsızlığı gündeme geldiğinden beri endişelerim ve sevdiklerimi kaybetme korkum depreşmişti yine, cuk oldu...
Neyse ki haberler güzel,babam iyi.Bu hafta içi yaptıracağımız bir kaç tetkik var istenen ama genel durum temiz çok şükür:)Geçmiş olsun yorumlarınıza çok teşekkürler....
Sonrasın da, k.validemlerin hacılık mevlidini yaptık...Ben hayırlı gelin olarak:P erken gittim yardıma...Bir yandan muhabbet bir yandan iş derken 5 büyük tavuğu 1 saatte didik,didik ettim pilav için:)-Yani bana uzunca bir süre tavuk eti demeyin?:(-
Mevlid güzeldi,rabbim niyetlerini kabul etsin.Uzun zamandır görmediğim nice tanıdık vardı,özlemişim...
Kar bir yağdı pir yağdı malum...Kar yüzünden pazar günü bizim gurupla yapacağımız brunch'ı ileri bir tarihe attık:(
Buzlanma yüzünden zuzular da şimdilik perşembeye kadar ev de...
Bu da demek oluyor ki;Uzun sabah uykularımız,'ikiz yatak' keyiflerimiz:),el işi faailyetlerimiz,
gülmelerimiz,bağırışlarımız ve elbetteki kavgalarımız bizi bekliyor...
Kocabey ayrı alem?Devri alem?:)Muhabbette,tatlı ufak atışmalar da, aşk da, meşk de devam.
Ve bu aralar niyeyse daha bir sevesim var kendisini?:P (Anladın sen onu:)

Konu ilginç; Zamanda isteği dışında yolculuklar yapan bir adam ve onun bu halini bildiği halde onu seven,evlenen ve her kayboluşunda bazen günler,bazen de haftalar,aylar boyunca onu bekleyen bir kadın...Üstelik adam bir genç haliyle,bir orta yaşlı haliyle dönüyor karısının yanına...Yani kadın aslında aynı adamla farklı yaşlarında birlikte oluyor.Kocasını kocasıyla aldatıyor gibi garip bir durum anlayacağınız?
Amma velakin zaman yolcusu erkek, yolculukların da bile gide gide yine? ya karısının çocukluğuna ya da genç kızlığına gidiyor?
Film de burada 'Hadi canım sizdeeeeee'dedirtiyor...
Bu yönden tam ;romantik, belki biraz saf ve belki de kendini kandırmak -ya da hadi iyi düşünmek isteyen olsun-kadınlar için yapılmış sanki... Erkek yakışıklı,zaman yolcusu ve her yolculuğunda yine karısının farklı yaşlarına gidiyor?
(Erkek dediğimizde 'Eric Bana'hani şu bandıra, bandıra:P...Tamam kabul bayat ve kötü bir espri ama yapmadan duramadım.Varın gerisini siz düşünün işte:P)
Neyse konu olarak ilginç,keyifli vakit geçirten bir film...Soğuk ve karlı bir kış gecesinde el ele izlenmesi,devamlı el ele durmaktan sıkılınca da omuz baş birleşmesi caizdir:)))
Etiketler:
AİLE,
AŞKIM,
BABAM,
GÜNLÜK,
SEYİR DEFTERİ
15 Ocak 2010 Cuma
KERE...ÖNCE 2, SONRA 3

Farkettim de;uzun zamandır yazmamışım...
Seyir Defteri'ne eklenecek filmler var halbuki...
Önce; Avatar;
Kesinlikle gidilesi,görülesi...3 boyutlar içinde kaybolası hatta:)
Tam bir görsel şölen...Büyülü bir dünya...
Film sonrası ben: Seni görüyorum...
Aşkım:Ben seni iki kere görüyorum:))

Haluk Bilginer,Erkan Can,Gülse Birsel...Hele Cengiz Küçükayvaz'ın canlandırdığı Berber Hasan'ın kelimelerini tamamlamak için uğraşan müşterilerin hali....''1 saat vaktin varsa 5 dakika birşey konuşucam" dediği an:) Film boyunca çok güldük çok:))
Nurgül Yeşilçay tek kelimeyle,döktürmüş...O ne işve? O ne cilve? O ne kadın gibi kadın yarabbim?Bayıldım...
Ve izlerken kendimden utandım.Zira; iş güç,çoluk çocuk,hayat telaşesi derken bazen ipin ucu kaçıyor...Evde -evlenilen kadın formundan çıkılıp-spor hocası kıvamın da eşofman takımlarla gezilebiliyor?:(
du?......
düne kadar?
Anladınız siz onu:P
Şimdi;tekrarlıyoruz 3 kere;Kocacım,kocacım,kocacım:)))))))))
24 Kasım 2009 Salı
Gözünün içine bakıyorum...
Hatta uykumun geldiğini anlamasın diye daha da açıyorum gözlerimi,cin,cin,bakışlar fırlatıyorum gülümseyerek...
Yani aslında demek istiyorum ki;Ey evimin beyi;aslında çok güzel bu muhabbet,ne sana ne ona doyulmaz ama bak benim yatacağım yok? artık sen gidip yatsan,tatlı rüyalara dalsan,ben de geçsem şu Pc'nin başına,bir kaç kelam etsem,hem kelam, hem selam edenlere baksam, kafamı dağıtsam,içimi boşaltsam,hayata notumu alsam,notumu versem; kimine 100 üzerinden 100 desem,kimisine sıfırı çeksem...
Ben bakıyorum ama o hiç tınmıyor,anlamazlığa vurduruyor.
Yani aslında demek istiyorum ki;Ey evimin beyi;aslında çok güzel bu muhabbet,ne sana ne ona doyulmaz ama bak benim yatacağım yok? artık sen gidip yatsan,tatlı rüyalara dalsan,ben de geçsem şu Pc'nin başına,bir kaç kelam etsem,hem kelam, hem selam edenlere baksam, kafamı dağıtsam,içimi boşaltsam,hayata notumu alsam,notumu versem; kimine 100 üzerinden 100 desem,kimisine sıfırı çeksem...
Ben bakıyorum ama o hiç tınmıyor,anlamazlığa vurduruyor.
Yaramaz bir çocuk gibi,yanım da,yamacım da...
Biliyorum bu ara,evin diğer çocuklarından ona pek sıra gelmiyor?(bir yandan kıyamıyorum da:)
Biraz çocuklardan,biraz hacılardan,biraz acılardan,biraz tatlılardan laflıyoruz;Laf bitiyor...
Biraz meyve,biraz çay... Demleniyoruz;keyif bitiyor...
Biraz bakışma,biraz sarılma,yanağa bir öpücük,en masumundan evlilik halleri; e oda bitiyor...
En sonunda teslim bayrağını çeken 'bir yakışıklı' iyi geceler dileyip salonu terkediyor:)
*
Biraz çocuklardan,biraz hacılardan,biraz acılardan,biraz tatlılardan laflıyoruz;Laf bitiyor...
Biraz meyve,biraz çay... Demleniyoruz;keyif bitiyor...
Biraz bakışma,biraz sarılma,yanağa bir öpücük,en masumundan evlilik halleri; e oda bitiyor...
En sonunda teslim bayrağını çeken 'bir yakışıklı' iyi geceler dileyip salonu terkediyor:)
*
İşte şimdi yalnızım....Pc ve ben, ben ve pc...Saat:00:30...Dongggg!!!!
Haftanın ve hayatın özetini almak üzere hatıra bağlantımızı yapıyoruz;Görüş mesafesi açık:)
Haftanın ve hayatın özetini almak üzere hatıra bağlantımızı yapıyoruz;Görüş mesafesi açık:)
Bu aralar daha bir güzel,sakin ve huzurlu şükür! Emeği geçenlere içtenlikle teşekkürler!
*
Sonrasın da;Yazmadım,yazamadım ya hani kaç gündür?
Siz bilmiyorsunuz yeni heyecanlardayım?
'Yeni' ve 'heyecan' olunca ve bu yazıyı okuyanlar çoğunluk kadınlardan oluşunca;
'Yeni bir bebe mi?' demeyin lütfen! Atlayıp gelmiyeyim sizin bloğa! :)
Rabbime binlerce şükür iki meleğimiz var ve onlara sağlıklı uzun ömür nasip etsin ama bizden bu kadar:)
'Yeni'nin açılımına gelince; Sadece tebdili mekan...
Hep istediğimiz hayalini kurduğumuz bir ev,bahçesinde manolyası,çamı,gülü,sardunyası olan...Zaman...Sadece birazcık daha zaman:)
*
Hani eskiden;Domuz gribiydi de; sonradan adını kibarca A(Aaaaa??!!)gribi yaptılar?-Ki bunu da 'Müslüman kişi domuz gribi mi olurmuş?!' mantığıyla yaptıklarını bile düşünüyorum artık o derece yani!......Neyse malum yönetim için görüşüm de bir değişme ve iyileşme olmamakla birlikte,aşı için ;görüşler farklı, farklı...O kadar çok okuduk,konuştuk,dinledik ki;neredeyse her okuduğumuz yazıdan sonra fikir değiştirdik!? Nihayetinde;okuldan gelen kağıda Hayır'ı bastık!(Üstelik Nilaycığımın dediği gibi ıslak imza!:) Doğru mudur? Yanlış mıdır? zaman gösterecek.Zaman iyilikten,güzellikten sağlıktan yana olsun inşallah.Tek dileğim (evet veya hayır) verilen tüm kararların geri dönüşünün hepimiz için hayırlı olması...
*
Cuma;öğlen;Aşkı koruma ve kollama çalışmaları;bölüm:2 kısım:1; Makkarino'da yemek,koza handa kahve,kapalı çarşıda nostalji:)
*
Cumartesi tüm gün Aşşkk....Önce;hevesle beklediğim ama hevesimi kursağımda bırakan bir Yeni Ay'ki...Yine sadece Edward hatırına izlenilir:)
Sonra; akşamına...Aşkı koruma ve kollama çalışmaları; bölüm :2, kısım 2; Altın Ceylan Meyhane de; tam anlamıyla baş başa uzuuuuun bir gece...Fasılına da,rakısına da,aşkına da büyük bir zevkle eşlik ettiğim sevdiğim,aşkım,eşim,her şeyim.Beni sevdiğin için çok teşekkür ederim.........'Bir babanın çocukları için yapacağı en önemli şey, annelerini sevmektir.' Theodore Hesburgh .(Yani kendim için bir şey istiyorsam namerdim:)
*Malum okullar tatil,zuzular evde...Aksiyon hat safhada:) O yüzden bu kadar blog...İşte ses verdim...Yetti gari:)
Etiketler:
ALTIN ANLAR,
AŞKIM,
GÜNCEL,
GÜNLÜK,
İÇ SES,
SEYİR DEFTERİ
16 Kasım 2009 Pazartesi
Önce hastalıklar...
Arada derin,etkili ve iyiki almışız dediğimiz bir 'Nefes' ...
Pazar'a brunch ve Misi'de muhabbet...
Sonra? Sonrası,iyilik, sağlık..Şükür!
Sadece,garip bir hayata dahil olamama,canlanamama hali var?
Belki pazartesiden...
Belki de bu kasvetli, yağmurlu karanlık sabahların etkisinden....
Daha kışın başı...Onu da biliyorum ama,
Güneşi ve güneşli günlerin neşesini özlemek için çok mu erken?
Arada derin,etkili ve iyiki almışız dediğimiz bir 'Nefes' ...
Pazar'a brunch ve Misi'de muhabbet...
Sonra? Sonrası,iyilik, sağlık..Şükür!
Sadece,garip bir hayata dahil olamama,canlanamama hali var?
Belki pazartesiden...
Belki de bu kasvetli, yağmurlu karanlık sabahların etkisinden....
Daha kışın başı...Onu da biliyorum ama,
Güneşi ve güneşli günlerin neşesini özlemek için çok mu erken?
16 Ekim 2009 Cuma
DÜŞÜNÜYORUM....ÜŞENİYORUM...
Dün ne yaptım inanmazsın blog...
Etli lahana sarması? Vallahi bak:)
Eeee ne var bunda? diyebilirsin tabii;Bir şey de yok zaten....
Hep bilinen tarifin,pul biberli ve sumaklı hali.Yani;hafif acılı,ekşili.
Koca bey'in sevdiği şekilde(annesinin usulu:)
Sadece;benim gibi aynı yerde yarım saat sabit duramayan,hareketli birisi için bu sarma vs. işlerinden daral geliyor!O ayrı...(işte burası da işin;Ne var bunda?kısmı:)
Neyse nihayetin de dün akşam;hem koca bey,hem de babacığım tarafından mutlu mutlu,'güzel olmuuuuşşş'diyerek yenince sarmalar...
Üzerine bir de dün doğum günü olan babacığımın pastası mideye indirilince...
Kiloları boş verin değmeyin keyfimize:))
Sonuç:
Bir tek sarma yaparsın...
Sevdiklerince 'sarılıp sarmalanırsın' diyorum:)
Başka da bir şey demiyorum blog:))))
Bugün de; arkadaşlarla 'Zaman Yolcusunun Karısı'nı izlemeye gideceğiz...İşin ilginç tarafı yaklaşık 3 hafta önce D&R'da kitabını görmüş,arka kapaktaki methiyeleri okumuş,konusuna bakmış ve'Hımmm ilginç tam filmlik bir aşk hikayesi kesin bu hikayenin filmini yaparlar,almayayım ben bunu şimdi 'demiştim kendi kendime.Bir hafta sonra sinemada'Suretler'i izlerken,yeni filmler arasında tanıtımını görünce de şok olmuştum...Bazen şu 'malum olma' hallerimden ürküyorum?:)
Aslında daha bir çok konu vardı aklımda ama,bugünlük bu kadar olsun...Daha aşkımı uyandırmam,kahvaltısını yaptırmam:P,evi derleyip toparlamam ve kendimi dışarı atmam lazım...
O zaman ne yapıyoruz? Yazıyı şöyle bağlıyoruz...
DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VARIM...ÜŞENİYORUM ÖYLEYSE YARIN:)))
Etli lahana sarması? Vallahi bak:)
Eeee ne var bunda? diyebilirsin tabii;Bir şey de yok zaten....
Hep bilinen tarifin,pul biberli ve sumaklı hali.Yani;hafif acılı,ekşili.
Koca bey'in sevdiği şekilde(annesinin usulu:)
Sadece;benim gibi aynı yerde yarım saat sabit duramayan,hareketli birisi için bu sarma vs. işlerinden daral geliyor!O ayrı...(işte burası da işin;Ne var bunda?kısmı:)
Neyse nihayetin de dün akşam;hem koca bey,hem de babacığım tarafından mutlu mutlu,'güzel olmuuuuşşş'diyerek yenince sarmalar...
Üzerine bir de dün doğum günü olan babacığımın pastası mideye indirilince...
Kiloları boş verin değmeyin keyfimize:))
Sonuç:
Bir tek sarma yaparsın...
Sevdiklerince 'sarılıp sarmalanırsın' diyorum:)
Başka da bir şey demiyorum blog:))))

Aslında daha bir çok konu vardı aklımda ama,bugünlük bu kadar olsun...Daha aşkımı uyandırmam,kahvaltısını yaptırmam:P,evi derleyip toparlamam ve kendimi dışarı atmam lazım...
O zaman ne yapıyoruz? Yazıyı şöyle bağlıyoruz...
DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VARIM...ÜŞENİYORUM ÖYLEYSE YARIN:)))
Etiketler:
AİLE,
AŞKIM,
DOSTLAR,
HAYATIN TADLARI,
SEYİR DEFTERİ
12 Ekim 2009 Pazartesi
YENGEÇ KABUĞU & GÜNDEM & TATLI SÖZ HALLERİ :))
Bu aralar pek ses etmiyorum farkındayım blog...Ama Yengeç'im ben alış buna...Dönem dönem girerim kabuğuma...
Dinlerim hem kafamı hem kendimi...Soyutlanırım...Öyle bir ruh halindeydim kaç zamandır...
Pc'de takılıp duruyordu zaten;Virüsün biri bin para!
O zaman sinirden ben de takılıyordum sabit gözlerle ekrana bir müddet???
Baktım gidişat iyi değil...Bknz:Çektim fişi:))
Gündem yine takibim de...Okuyorum,izliyorum,dinliyorum...Memleketin hali üzerinden genellemeyle çoğunlukla ilgili şahsa ve icraatlara söyleniyorum...Haberleri izlerken midem ağrıyor ama olayları da bilmek gerek;icraatlerine mecburen tahammül ettiklerimizi izliyorum içim acıya acıya:(Sonra insan hallerine geliyor sıra.Kayıp çocuklara,cinayetlere,salak Tvprogramlarına,onların konuklarına..
En son Seda Sayan bir röportajın da Türkiye'nin yeni Anchor Woman'ı olacağım diyordu da...Bir müddet güleyim mi?Kızayım mı? Karar veremedim:( Elimden söylenmekten başka bir şey gelmiyor.İçim acıdığı midem ağrıdığı ile kalıyor:(
O yüzden 'insan ne yaparsa kendine yapar' diyor kendi gerçek gündemime yoğunlaşıyorum ben de...
Şimdiler de incik boncuğa sardım yine,bir de fotoğraf çekiyorum bol bol.(Sadece dün pazar kaçamağımızda 210 kare çekmişim,abartmışım birazcık,koyarım bir ara,yoksa bende ayrı bir blogmu açsam sadece fotoğraflar için?)
Sonra kitaplarım var okuduklarım,okuyacaklarım(Üstün Dökmen'in 'Miyasenin Kuzuları'nı aldım cumartesi,hem Üstün Dökmen hem de kuzu???Kaçınılmazdı sanırım)
En son BUNU izledik.Sadece çok güldüğümüzü hatırlıyorum...
Spor'a az kaldı...Koca bey zaten başladı(sorma blog bu aralar hem rejim yapıyor,hem spor? Maşallah,Maşallah:)
Ona koş,buna koş,arkadaşları,akrabaları,eşi dostu ve lafın gelişi olmayan gerçek eşi de ihmal etme...Çocuklarla kaliteli zaman geçir(+ kalitesiz de bir sürü zaman,çok şükür:)Babanı ihmal etme,yalnızlık,yaşlılık zor malum elim hep üstünde...
Yani kısaca yaşa!
Yada en azından günü kurtar,tadını çıkar...Çıkmazsa suyunu çıkar vs.vs.vs...
Peki...
Peki Koca? Eş? Aşık olunan adam? İki çocuğumun babası? O ne olacak?
10 yıllık evlisin...Dile kolay 10 yıl...
Her bakışını,davranışını ezberlemişsin,nerede ne diyecek,arkasından ne gelecek,şu durumda hangi tepkiyi verecek anlamışsın...
Söylenmemiş sevgi sözcüğü kalmamış,kalanları da evir çevir, alla pulla, tekrar yolla alışmış,alıştırmışsın:)
Arada bir iki buse,iki çift tatlı söz gelirse; Aşkım,hayatım,güzel karım,sarışın hatun:P vs.vs.şeklinde 'eh en azından bunları unutmuyor:) dersin ama aslında değişik tatlı söz olarak 'kesme şeker'olmaya bile razısın:)
Ahh ne diyeyim blog...Allah bunları aratmasın:)
(Okuyorsan -ki okuyorsun- alınma sakın...Sana söylediklerimden farklı bir şey yok bu satırlar da...Bak şimdi...Yerim ben senin Ego'nu...Kıyamam...Tamam,tamam)
Hadi bu da senin değil, erkek doğasının ve şu malum meşhur günah keçisi genlerinizin suçu olsun:)
Ama ben yine de merak ediyorum; çocuk büyütmek çok zordur 'Ah o vazgeçilmez sevgileri ve annelik duygusu olmasa' vs. derler ya hani bu işleri bilenler...
Koca sevgisi nasıl oluyor o zaman acep? Hangi kategoriye giriyor o kısım?
Zaman için de çocuklarına gösterdiği o sabrı, kocasına karşı nasıl geliştirebiliyor kadın kişisi?:))
Yok bilmediğimden ve sabır duygumu geliştirmediğimden değil de, herkes bilsindir maksat,herkes faydalansın:)
Vallahi bak:P
Dün bir gelin arabasının üzerindeki yazı geldi şimdi aklıma;
'Annemin ilk ve son gelini' ?????
Ya bir insan en özel günün de arabanın üstüne -ki zaten adı'Gelin Arabası'dır onun- bunu yazar mı? Sanki annesi evleniyor damat bey'in!!!
Ay ne bileyim kızdım işte, bana neyse?
Alem şu erkekler!
Eh en azından bize bu versiyon denk gelmedi:)
Hadi hep birlikte o zaman...
Çok şükür çoooookkkk:))))
Bak şimdi....
Ben ne dedim ki?:)))
Dinlerim hem kafamı hem kendimi...Soyutlanırım...Öyle bir ruh halindeydim kaç zamandır...
Pc'de takılıp duruyordu zaten;Virüsün biri bin para!
O zaman sinirden ben de takılıyordum sabit gözlerle ekrana bir müddet???
Baktım gidişat iyi değil...Bknz:Çektim fişi:))
Gündem yine takibim de...Okuyorum,izliyorum,dinliyorum...Memleketin hali üzerinden genellemeyle çoğunlukla ilgili şahsa ve icraatlara söyleniyorum...Haberleri izlerken midem ağrıyor ama olayları da bilmek gerek;icraatlerine mecburen tahammül ettiklerimizi izliyorum içim acıya acıya:(Sonra insan hallerine geliyor sıra.Kayıp çocuklara,cinayetlere,salak Tvprogramlarına,onların konuklarına..
En son Seda Sayan bir röportajın da Türkiye'nin yeni Anchor Woman'ı olacağım diyordu da...Bir müddet güleyim mi?Kızayım mı? Karar veremedim:( Elimden söylenmekten başka bir şey gelmiyor.İçim acıdığı midem ağrıdığı ile kalıyor:(
O yüzden 'insan ne yaparsa kendine yapar' diyor kendi gerçek gündemime yoğunlaşıyorum ben de...
Şimdiler de incik boncuğa sardım yine,bir de fotoğraf çekiyorum bol bol.(Sadece dün pazar kaçamağımızda 210 kare çekmişim,abartmışım birazcık,koyarım bir ara,yoksa bende ayrı bir blogmu açsam sadece fotoğraflar için?)
Sonra kitaplarım var okuduklarım,okuyacaklarım(Üstün Dökmen'in 'Miyasenin Kuzuları'nı aldım cumartesi,hem Üstün Dökmen hem de kuzu???Kaçınılmazdı sanırım)
En son BUNU izledik.Sadece çok güldüğümüzü hatırlıyorum...
Spor'a az kaldı...Koca bey zaten başladı(sorma blog bu aralar hem rejim yapıyor,hem spor? Maşallah,Maşallah:)
Ona koş,buna koş,arkadaşları,akrabaları,eşi dostu ve lafın gelişi olmayan gerçek eşi de ihmal etme...Çocuklarla kaliteli zaman geçir(+ kalitesiz de bir sürü zaman,çok şükür:)Babanı ihmal etme,yalnızlık,yaşlılık zor malum elim hep üstünde...
Yani kısaca yaşa!
Yada en azından günü kurtar,tadını çıkar...Çıkmazsa suyunu çıkar vs.vs.vs...
Peki...
Peki Koca? Eş? Aşık olunan adam? İki çocuğumun babası? O ne olacak?
10 yıllık evlisin...Dile kolay 10 yıl...
Her bakışını,davranışını ezberlemişsin,nerede ne diyecek,arkasından ne gelecek,şu durumda hangi tepkiyi verecek anlamışsın...
Söylenmemiş sevgi sözcüğü kalmamış,kalanları da evir çevir, alla pulla, tekrar yolla alışmış,alıştırmışsın:)
Arada bir iki buse,iki çift tatlı söz gelirse; Aşkım,hayatım,güzel karım,sarışın hatun:P vs.vs.şeklinde 'eh en azından bunları unutmuyor:) dersin ama aslında değişik tatlı söz olarak 'kesme şeker'olmaya bile razısın:)
Ahh ne diyeyim blog...Allah bunları aratmasın:)
(Okuyorsan -ki okuyorsun- alınma sakın...Sana söylediklerimden farklı bir şey yok bu satırlar da...Bak şimdi...Yerim ben senin Ego'nu...Kıyamam...Tamam,tamam)
Hadi bu da senin değil, erkek doğasının ve şu malum meşhur günah keçisi genlerinizin suçu olsun:)
Ama ben yine de merak ediyorum; çocuk büyütmek çok zordur 'Ah o vazgeçilmez sevgileri ve annelik duygusu olmasa' vs. derler ya hani bu işleri bilenler...
Koca sevgisi nasıl oluyor o zaman acep? Hangi kategoriye giriyor o kısım?
Zaman için de çocuklarına gösterdiği o sabrı, kocasına karşı nasıl geliştirebiliyor kadın kişisi?:))
Yok bilmediğimden ve sabır duygumu geliştirmediğimden değil de, herkes bilsindir maksat,herkes faydalansın:)
Vallahi bak:P
Dün bir gelin arabasının üzerindeki yazı geldi şimdi aklıma;
'Annemin ilk ve son gelini' ?????
Ya bir insan en özel günün de arabanın üstüne -ki zaten adı'Gelin Arabası'dır onun- bunu yazar mı? Sanki annesi evleniyor damat bey'in!!!
Ay ne bileyim kızdım işte, bana neyse?
Alem şu erkekler!
Eh en azından bize bu versiyon denk gelmedi:)
Hadi hep birlikte o zaman...
Çok şükür çoooookkkk:))))
Bak şimdi....
Ben ne dedim ki?:)))
Etiketler:
AŞKIM,
GÜNCEL,
İÇİMDEN GELDİ,
İLGİ ALANLARIM,
KİTAP,
SEYİR DEFTERİ
7 Ekim 2009 Çarşamba
Aslında nasıl uykum var...Oğlumu uyutacağım diye yanına uzanmıştım bir 10 dk.lağına ama 10 dk.olmuş 1,5 saat...Zor kalktım,kaltım çünkü şu saatte oturup bir kaç satır yazmazsam biliyorum ki yarın yine vaktim olmayacak hafta kaçacak,ses vermek lazım vs.vs.vs.:)
Yaz dostuuummmmm....Yazalım bakalım...Hafta sonu yoğundu malum,doğumgünü;
Arkadaşlar,dostlar,abimler,kuzenler,dedeler,büyükanneler derken aynı kadro evde de devam edince gece 24:00 de ben artık ayaklarımın üzerine basamıyordum:)Yorgundum ama mutluydum çünkü;doğum günü partimizde her şey tam da bizim ve meleklerimizin istediği gibi geçti çok şükür...Uykusuzdum zira; Cuma gecesi 1,5 da yatan bendeniz cumartesi sabahı kızım sayesin de sabah ezanında ayaktaydım(kuzumu uyku tutmamıştı doğum günü heyecanından:)
Neyse Ertesi günü Pazar olunca ve Sema hn.da yardıma koşunca hem uyku,hem kahvaltı, hem de sinema keyfi yaptık koca beyle:)
Filmimiz SURETLER...Suret sahibi;Bruce Wıllıs...
İlk genç kızlığımın yamuk gülüşlü muzip bakışlı yakışıklısı,şimdilerin yaşını başını almış,onun yerine saçını feda etmiş ama yine de deli bakışlarıyla ben buradayım diyen kişisi...
Film konu olarak ilginçti...Sanal alemde hemen her gün yapılan,gerçekte 'kel fodul' ama sanalda 'Kıvanç Tatlıtuğ'olma hallerinin biraz daha gelişmiş versiyonunu (robot hali)ve harika gibi görünen bu yaşamın artıları eksileri vs...
İzlenilebilir mi? Evet! Şu an için vizyondaki diğer filmlere göre en iyisi...(Tabii ki her filminde olduğu gibi Bruce yine dünyayı kurtarıyor o ayrı:)
Film çıkışı AVM'de dolaşırken aşkımla baş başa,her çocuksuz çıktığımız da olduğu gibi gözümüz hep başka çocuklar da...2-3 saatliğine de olsa ayrı kalıyorken ve en azından eve gittiğimizde onlara kavuşacağımızı biliyorken bile duyulan bu özlem ve sevgiyi konuşuyoruz aşkımla...Bir de kayıp çocukları,insanın yavrusunun nerede olduğunu bilememesinin tarif edilemez acısını...Düşünmek bile istemiyor insan:(
Yalnız eve dönüşte daha bir sıkı sarıldık çocuklara onu fark ettim...
Hafta keyifli haberlerle başladı ve başından bu yana,hem evde hem de dışarıda işlerim vardı,halen de var,biraz yoğunum o yüzden yarın da yokum...Önce aylardır görmediğim ve özlediğim bir arkaşıma gideceğim, sonra da bizim kızlarla yakında Plates'e başlıyoruz onun için buluşup bir kaç spor salonundan fiyat almaya gideceğiz vs.vs.vs....
Cumaya Allah kerim....Arada uğrayabilirsem yine ses veririm...
Kendine iyi bak blog:)
Neyse ki halen uykum var...E hadi birde iyi geceler olsun:)
Yaz dostuuummmmm....Yazalım bakalım...Hafta sonu yoğundu malum,doğumgünü;
Arkadaşlar,dostlar,abimler,kuzenler,dedeler,büyükanneler derken aynı kadro evde de devam edince gece 24:00 de ben artık ayaklarımın üzerine basamıyordum:)Yorgundum ama mutluydum çünkü;doğum günü partimizde her şey tam da bizim ve meleklerimizin istediği gibi geçti çok şükür...Uykusuzdum zira; Cuma gecesi 1,5 da yatan bendeniz cumartesi sabahı kızım sayesin de sabah ezanında ayaktaydım(kuzumu uyku tutmamıştı doğum günü heyecanından:)
Neyse Ertesi günü Pazar olunca ve Sema hn.da yardıma koşunca hem uyku,hem kahvaltı, hem de sinema keyfi yaptık koca beyle:)

İlk genç kızlığımın yamuk gülüşlü muzip bakışlı yakışıklısı,şimdilerin yaşını başını almış,onun yerine saçını feda etmiş ama yine de deli bakışlarıyla ben buradayım diyen kişisi...
Film konu olarak ilginçti...Sanal alemde hemen her gün yapılan,gerçekte 'kel fodul' ama sanalda 'Kıvanç Tatlıtuğ'olma hallerinin biraz daha gelişmiş versiyonunu (robot hali)ve harika gibi görünen bu yaşamın artıları eksileri vs...
İzlenilebilir mi? Evet! Şu an için vizyondaki diğer filmlere göre en iyisi...(Tabii ki her filminde olduğu gibi Bruce yine dünyayı kurtarıyor o ayrı:)
Film çıkışı AVM'de dolaşırken aşkımla baş başa,her çocuksuz çıktığımız da olduğu gibi gözümüz hep başka çocuklar da...2-3 saatliğine de olsa ayrı kalıyorken ve en azından eve gittiğimizde onlara kavuşacağımızı biliyorken bile duyulan bu özlem ve sevgiyi konuşuyoruz aşkımla...Bir de kayıp çocukları,insanın yavrusunun nerede olduğunu bilememesinin tarif edilemez acısını...Düşünmek bile istemiyor insan:(
Yalnız eve dönüşte daha bir sıkı sarıldık çocuklara onu fark ettim...
Hafta keyifli haberlerle başladı ve başından bu yana,hem evde hem de dışarıda işlerim vardı,halen de var,biraz yoğunum o yüzden yarın da yokum...Önce aylardır görmediğim ve özlediğim bir arkaşıma gideceğim, sonra da bizim kızlarla yakında Plates'e başlıyoruz onun için buluşup bir kaç spor salonundan fiyat almaya gideceğiz vs.vs.vs....
Cumaya Allah kerim....Arada uğrayabilirsem yine ses veririm...
Kendine iyi bak blog:)
Neyse ki halen uykum var...E hadi birde iyi geceler olsun:)
28 Ağustos 2009 Cuma
SEYİR DEFTERİ: SOYSUZLAR ÇETESİ...

Yıldönümü keyfimiz:)Soysuzlar Çetesi;Tam bir Quentin Tarantino klasiği.Müzikler harika!Oyuncular çok iyi...Özellikle final sahnesi süperdi... İnsanın Tarantino filmlerini izledikten sonra 'İntikaaaammm,intikaaaaammm' diye ortalıklara fırlayası geliyor:)
Konu:Film Alman işgali altındaki Fransa'da başlar. Çok sevdiği ailesinin, Nazi Albay Hans Landa'nın (Christoph Waltz) tarafından katledilmesine tanıklık eden Shosanna Dreyfus (Melanie Laurent) adlı kadın, katliamdan kılpayı kurtularak Paris'e kaçar. Orada sinema salonu sahibi ve işletmecisi olarak yeni bir kimlik edinir.Aynı günlerda Avrupa'nın başka bir köşesinde Teğmen Aldo Raine (Brad Pitt), Yahudi askerler tarafından kurulan bir grubu düşmana karşı misilleme yapma amacıyla organize etmektedir. Düşmanları tarafından "Piçler" yakıştırmasıyla bilinen Raine'ın grubu, Nazi Almanyasının önde gidenlerine zarar verme misyonunu üstlenmiştir. Bu amaçla, Alman sinema oyuncusu ve gizli ajan Bridget Von Hammersmark (Diane Kruger) ile işbirliği yaparlar. Shasoanna'nın kendi intikamını alma planlarını yaptığı bir sinema salonunun çatısı altında hepsinin kaderleri kesişecektir.
24 Ağustos 2009 Pazartesi
GECE KUŞU
Ramazan geldi geleli iyice gece kuşu oldum.Saat 02:35 ve biz hala cin gibi oturuyoruz:)Oysa ki;oruç hali bir yandan,tatillerinin son haftasına giren zuzularımla geçen aktif ötesi anlar bir yandan,ya da,ondan,bundan,şundan...
Çok yorgun ya da en azından bitkin olmam lazım ama hey hat!tam tersi bir hal var üzerimde.(lütfen maşallah deyiniz:)
Alıştım sanırım.Baş ağrılarım da geçti çok şükür!.Çok yiyeceğimi zannedip?Az yiyiyorum? Geç yatıyorum,erken kalkıyorum,az uyuyorum? Ama bir yorgunluk hissetmiyorum?(Ya da şimdilik böyle,belki bir gün ayakta uyuya da bilirim?)
Günler günleri kovalıyor,hayat bazen zorluyor ama biz zorlanmıyoruz çok şükür!
Geçip giden günlere;1 film,3 kitap.Çocuklara bolca oyun,kendimize de sessiz zamanlar hediye ettik.
*Film:'Okuyucu'.Başlardaki bir kaç sahne tam ramazanlıktı!!!Ama filmin geneli ve konusu bizce çok güzeldi.Ayrıntı için bknz:Dolunaycım:)
*Kitap:......
Hani kişi daha bir farklı hisseder ya kendini;Sabreder,şükreder,hayıreder,bazen burnunun direği,bazen yüreği sızlar,içi titrer dua eder.
Hani herşey daha bir anlamlı gelir,yeme içme hali olmayınca,başka zaman göremediğin
belki çokta önemsemediğin diğer nimetlere açarsın gözünü...
İşte bu gibi duygular eşliğinde,sahur saatinde bize eşlik eden,bilgilendirici hoş sohbetleri ile severek izlediğimiz Nihat Hatipoğlunun iki kitabını aldım.Birisini bugün Korupark'ta iftarı beklerken yarıladım.Diğerini yarına sakladım.
(Saadet Asrından Damlalar,Gökteki Yıldızlar)Ve Aslı Aker sunumuyla;Mevlana'dan ruha dokunan düşünceler.Kitap seçimim aya uygun oldu bu sefer.
Bu arada saat,03:1o oldu.Ve nihayet gece kuşunun uykusu geldi.
Şimdi yatmadan önce bir şeyler atıştırsam ve bu akşamlık sahura kalkmasam ne olur?ların hesabını yapıyorum...
Yaptım.
Hadi iyi geceler,ben uyuyorum.
Çok yorgun ya da en azından bitkin olmam lazım ama hey hat!tam tersi bir hal var üzerimde.(lütfen maşallah deyiniz:)
Alıştım sanırım.Baş ağrılarım da geçti çok şükür!.Çok yiyeceğimi zannedip?Az yiyiyorum? Geç yatıyorum,erken kalkıyorum,az uyuyorum? Ama bir yorgunluk hissetmiyorum?(Ya da şimdilik böyle,belki bir gün ayakta uyuya da bilirim?)
Günler günleri kovalıyor,hayat bazen zorluyor ama biz zorlanmıyoruz çok şükür!
Geçip giden günlere;1 film,3 kitap.Çocuklara bolca oyun,kendimize de sessiz zamanlar hediye ettik.
*Film:'Okuyucu'.Başlardaki bir kaç sahne tam ramazanlıktı!!!Ama filmin geneli ve konusu bizce çok güzeldi.Ayrıntı için bknz:Dolunaycım:)
*Kitap:......
Hani kişi daha bir farklı hisseder ya kendini;Sabreder,şükreder,hayıreder,bazen burnunun direği,bazen yüreği sızlar,içi titrer dua eder.
Hani herşey daha bir anlamlı gelir,yeme içme hali olmayınca,başka zaman göremediğin
belki çokta önemsemediğin diğer nimetlere açarsın gözünü...
İşte bu gibi duygular eşliğinde,sahur saatinde bize eşlik eden,bilgilendirici hoş sohbetleri ile severek izlediğimiz Nihat Hatipoğlunun iki kitabını aldım.Birisini bugün Korupark'ta iftarı beklerken yarıladım.Diğerini yarına sakladım.
(Saadet Asrından Damlalar,Gökteki Yıldızlar)Ve Aslı Aker sunumuyla;Mevlana'dan ruha dokunan düşünceler.Kitap seçimim aya uygun oldu bu sefer.
Bu arada saat,03:1o oldu.Ve nihayet gece kuşunun uykusu geldi.
Şimdi yatmadan önce bir şeyler atıştırsam ve bu akşamlık sahura kalkmasam ne olur?ların hesabını yapıyorum...
Yaptım.
Hadi iyi geceler,ben uyuyorum.
18 Ağustos 2009 Salı
AŞK ve ISIRIK

'Senin Adın Bile Geçmedi'
Başlık bile yeterdi aslında?
Yine de kapaktaki o muhteşem gülümseme beni kendine çekti.
Sanırım bu kadın ne yazarsa yazsın alıyorum ben.
Aşk meşk yazmış.İçine yine birazcık hüzün katmış...
İyi de yapmış.Su gibi gitti.TIK
(Bu AŞK olsun)
***

Herkesin dilindeydi,elindeydi...Ama nedendir bilmem?(Yoo aslında bilirim)Hiç alasım gelmemişti...
Bilinmeyeni bilme,bulunmayanı görme,sevilmeyeni sahiplenme tarzı değişik duygularla hep başka kitaplara yönelmiştim...Var böyle bir huyum; Birisi veya bir şey çok pohpohlanıyorsa kesin bir kusuru vardır hissiyatı içindeyim?
Şüpheci miyim? Sağlamcı mıyım? Bilemedim?
Ama bu filmi izledikten sonra fikrimi değiştirdim.Bunca zaman ben bu görsel şölenden,bu zevkten kendimi nasıl mahrum ettim diye de,üzüldüm hatta.
Zor olacak ama kırmaya çalışacağım bu seçiciliğimi ve umarım ki tıpkı dün akşam ki gibi hayatıma renk ve heyecan katan tüm çeşnilere bulanacağım.
Konu çok ilginç değil belki? Bildik Vampir ve insan aşkı hikayesi...
Ama,
'ne anlattığın değil,neyi nasıl anlattığın önemlidir' tezinin ispatı bir filmdi izlediğimiz...
Çekim teknikleri,büyüleyici renkler,o soluk benizli,kırmızı dudaklı gel beni de ısır!çekiciliğinde ki makyajlar.Başarılı oyuncular...
Ve o oyuncuların içerisinde ki; baş kahramanımız Edward?
Allah sahibine bağışlasın derler ya hani...
İçin gider ama bir yandan da kendine gel! diye,yine iç sesinle uyanırsın?
Öyle bir şey işte...Soğuk,soluk ve yakışıklı.
Anlayamamıştım bu halimi?
Bir ara 'bu çocuk;Keanu Reeves'i andırıyor' dedi aşkım...
İşte o zaman anladım??TIK
O da beni anladı...
Güldük:)
Şimdi,devam filmleri sabırsızlıkla bekleniyor...Ama öncesinde yazarın alacakaranlık serisindeki kitapları okunacak elbette..Bekleyemem ben o kadar.
Kitabı okumadıysanız ve bu türlerden hoşlanıyorsanız okuyun...Ama filmi de mutlaka izleyin hayal gücünüze yetiştiğini fark edeceksiniz.
On yedi yaşındaki Isabella Swan babası Charlie ile birlikte yaşamak üzere küçük bir kasaba olan Forks, Washington’a taşınır. Burada yüz sekiz yaşında bir vampir olup, on yedi yaşında görünen gizemli sınıf arkadaşı Edward Cullen ile tanışır. Edward’ın ilk başlarda romantizmden uzak durmaya çalışmasına rağmen sonrasında birbirlerine aşık olurlar. Üç göçebe vampir James, Victoria ve Laurent geldiğinde Bella’nın hayatı tehlikeye girer ve Edward’ın ailesi Alice, Carlisle, Esme, Jasper, Emmett ve Rosalie onun hayatını çok geç olmadan kurtarmak için uğraşırlar.
(Bu da ISIRIK)
30 Temmuz 2009 Perşembe
HEPSİ BU MU? OLSA? TÜKKAN SENİN :)) & SEYİR DEFTERİ
Bu günler koşturmaca günlerim.Olsun;Gerçekleştirilmiş küçük işler,planlanmış büyük işlerden daha iyidir.Aslında şu koşturmaca içerisinde PC'yide virüslerden temizletmem lazım,hala hiç kimseye yorum bırakamıyorum:( Onun da sırası gelecek elbet,yine söylüyorum yorum bırakamasam da hepiniz okuyorum,haberiniz olsun arkadaşlar.
Dönücem ben size:)
Ha bir de;Yeni bir senaryo okudum ve güldüm.Çünkü bu filmi daha önce de görmüştüm.(Kendimizi bildiğimiz için de beklenen etkiyi yaratmadı:)
Unutmayın;kendinizi bilmeden kendinizle barış yapmadan asla dolu dolu yaşayamazsınız.
Hep bir şeyler eksik kalır.Ve siz boş gözlerle bakarsınız;
'Hepsi bu mu?'diye...
(He gardaş, vallahi hepsi bu... Olsa tükkan senin:))))))))
***
Neyse;gerçek film senaryolarına geldi sıra...
Malum Lost'u bitireli çok oldu,böylece DVD filmlere gün doğdu.
Film:MELEKLER VE ŞEYTANLAR
Sonuç;beğendik.Da VınciŞifresi'ne göre daha güzel ve akıcı.E romanını okuyalı da,5 yıl geçtiği için,film hali kötü olmuş gibi gelmedi hiç.Hala seyretmeyen varsa tavsiyedir efendim.
Konu herkesce malum kısaca;Çok eski gizli bir kardeşlik örgütü. Dünyayı yok edecek ölümcül yeni bir silah, akıl almaz bir hedef.Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon,efsanevi gizli örgüt Illuminati vs.vs.vs.
***
Film:MAHŞERİN DÖRT ATLISI
Soru:Film de Şeytan vs.var mı?(Bendeniz içinde şeytan olan hiç bir filmi izlemem:)
Cevap:Yok,sadece seri katil var.
Soru ve cevap:Emin misin? Severim o zaman izleyelim:)
Sonuç:Yine beğendik.Konu:ilginç;İncil'de adları geçen,kıyamet gününde ortaya çıkacaklarına inanılan 4 atlı.Aidan Breslin (Dennis Quaid), eşinin ölümünden sonra oğulları Alex (Lou Taylor Pucci) ve Sean (Liam James)’dan giderek uzaklaşmış, katı bir polis dedektifidir. Kendisini İncil’de geçen Mahşerin Dört Atlısı’nı temel alan sapık seri cinayetleri araştırırken bulur.
Aldatma ustası ve fethetmek için her şeyi yapmaya hazır, beklenmedik bir lider olan Beyaz Atlı; masumiyeti alev alev bir öfkeyi gizleyen, İnsanları birbirine düşürme amacına sahip keskin zekâlı bir savaşçı olan Kızıl Atlı; dengesiz ama daima bir adım ileride, insanları yönlendiren ve karanlık bir tiran olan Kara Atlı ve ölümü bir cerrah titizliğiyle yaymaya kararlı, karşı konulmaz güce sahip Solgun Atlı.
Breslin davada açığa çıkan her yeni bilgiyle boğuşurken, yavaş yavaş kendisi ve dört şüpheli arasındaki sarsıcı bağlantıyı keşfeder.
***
Şimdi ben koca bey'le dışarı çıkıyorum,bu gün kafa iznimiz var ve bize yine yol göründü,hazırlanmak lazım:)Herkesin günü güzel geçsin:)))))
Dönücem ben size:)
Ha bir de;Yeni bir senaryo okudum ve güldüm.Çünkü bu filmi daha önce de görmüştüm.(Kendimizi bildiğimiz için de beklenen etkiyi yaratmadı:)
Unutmayın;kendinizi bilmeden kendinizle barış yapmadan asla dolu dolu yaşayamazsınız.
Hep bir şeyler eksik kalır.Ve siz boş gözlerle bakarsınız;
'Hepsi bu mu?'diye...
(He gardaş, vallahi hepsi bu... Olsa tükkan senin:))))))))
***
Neyse;gerçek film senaryolarına geldi sıra...
Malum Lost'u bitireli çok oldu,böylece DVD filmlere gün doğdu.

Sonuç;beğendik.Da VınciŞifresi'ne göre daha güzel ve akıcı.E romanını okuyalı da,5 yıl geçtiği için,film hali kötü olmuş gibi gelmedi hiç.Hala seyretmeyen varsa tavsiyedir efendim.
Konu herkesce malum kısaca;Çok eski gizli bir kardeşlik örgütü. Dünyayı yok edecek ölümcül yeni bir silah, akıl almaz bir hedef.Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon,efsanevi gizli örgüt Illuminati vs.vs.vs.
***

Soru:Film de Şeytan vs.var mı?(Bendeniz içinde şeytan olan hiç bir filmi izlemem:)
Cevap:Yok,sadece seri katil var.
Soru ve cevap:Emin misin? Severim o zaman izleyelim:)
Sonuç:Yine beğendik.Konu:ilginç;İncil'de adları geçen,kıyamet gününde ortaya çıkacaklarına inanılan 4 atlı.Aidan Breslin (Dennis Quaid), eşinin ölümünden sonra oğulları Alex (Lou Taylor Pucci) ve Sean (Liam James)’dan giderek uzaklaşmış, katı bir polis dedektifidir. Kendisini İncil’de geçen Mahşerin Dört Atlısı’nı temel alan sapık seri cinayetleri araştırırken bulur.
Aldatma ustası ve fethetmek için her şeyi yapmaya hazır, beklenmedik bir lider olan Beyaz Atlı; masumiyeti alev alev bir öfkeyi gizleyen, İnsanları birbirine düşürme amacına sahip keskin zekâlı bir savaşçı olan Kızıl Atlı; dengesiz ama daima bir adım ileride, insanları yönlendiren ve karanlık bir tiran olan Kara Atlı ve ölümü bir cerrah titizliğiyle yaymaya kararlı, karşı konulmaz güce sahip Solgun Atlı.
Breslin davada açığa çıkan her yeni bilgiyle boğuşurken, yavaş yavaş kendisi ve dört şüpheli arasındaki sarsıcı bağlantıyı keşfeder.
***
Şimdi ben koca bey'le dışarı çıkıyorum,bu gün kafa iznimiz var ve bize yine yol göründü,hazırlanmak lazım:)Herkesin günü güzel geçsin:)))))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)